Subscribe News Feed Subscribe Comments

/

İngilizce dışında başka bir yabancı dil bilmenin işe yarayan yeri çok fazla bence.Mesela banka sırasında öküz-ayı karışımı adamın teki sizi itip önünüze geçtiğinde,"faturayı yatıracağdım" dediğinde, sizin de "e ama burada 185 yazıyor sizinki 187 !"diye tepki gösterdiğinizde ;öküz adamın "bağane önce koştum ben" türünden bi cevap verdiğinde,
yanınızdaki arkadaşınızla ana, avrat, sülale dümdüz gidip geri dönebiliyorsunuz o dilde konuşarak.
Mis gibi rahatlıyorsunuz.
Tabi o öküzümsü adama kafa göz dalamayacağıma göre,sinirleri yatıştırıcı bir yöntem bu.

karlağr düşeğr

düşer düşer sinirlenirim.
Oturduğum yer bilmemkaç rakımlı tepeyi (evet bildiniz.) biraz geçincedir.Yani yüksekte.Ve kar yağdığı anda buz tutar,otobüs durağına yokuş aşağı yürürken ben düşme korkusuyla yokuşu 20 dk.da iner,geçen giden tüm belediye otobüslerini kaçırırım..Soğuk havalar benim için felaket demektir,nezle ,buzda kayıp düşme aktiviteleridir.Korkuyorum ben kıştan,buzdan,kafa üstü düşücem,sakatlanıcam,elimdeki kitaplar havaya uçuşuvercek diye..of.

Neyse,bugün purgatoirela buluştuk,daha sonra onun arkadaşları almina ve japon geldiler.Bi bira içip kalkalım derken,elektrikler gitti.Bütün kızılay karanlık..Sadece jeneratörü olan yerlerde ışık vardı,neyse mum getirdiler,öyle oturduk biz.Ankaranın tam ortasında da öküzümsü bi elektrik kesintisi acı oluyor.Oha yani merkez.Gerçi türkiye burası olur öyle şeyler (anti klişe timi gelme dövme beni.) Kalktık başka bir yere gidecektik ki,gideceğimiz iki yerin ikisinde de elektrik yoktu eaah evlere dağılalım arkadaşlar moduna girmiştik.Hep kar yüzünden,planlar bozulur,hassas şehir bi de; 2 damla yağmur yağsa elektrik kesilir,kar yağsa yine aynı şey olur.Sıcak havada yine kesilir.Osuruktan nem kapan bi şehir ankara.Bir de bu şehre sinir olduğum için fazlasıyla bok atabilme potansiyeline sahibim,evet...

Brandy Alexander

Görünmez Canavarlar'ı milyonuncu kez okudum bu sabah.Birden bitiveriyor zaten ama Brandy Alexander a tapmaktan kendimi alamıyorum..


Kumral saçlarını ya da kum saatini andıran vücudunu hayal etmek zor değil. Keza ellerimde tutabilecek kadar yakından tanıdığım; 40 cm.lik bele sahip olmak adına alınan kaburga kemikleri ve yerlerinden memnun kalmadığı için jiletle kesilen göğüs uçları için de aynı şey geçerli. Frapan kıyafetlerini; Miss Rona'nın kitabını okuduğu zamanki haliyle, sayfaları değiştirirken ucunu yaladığı 30 cm uzunluğundaki işaret parmağını; devre arasında çıplak olarak diet kola içebilme hayalini görebiliyorum bütünüyle... Bir plastik cerrahi tanrıçası olarak transseksüel Brandy Alexander...
Güzellik tam anlamıyla bu kadındır bana göre... 115lik silikonlarından hoşnutsuzlukla bahsederken bile kullanabileceğim sıfatlardan utanabiliyorsam; bunu, estetik yargılarımı kökünden uyaran kraliçe Brandy Alexander'a borçlu olduğumu rahatlıkla belirtebilirim. Somuta dayalı algılar yok oluyor bir süre sonra. Sadece ruhuna, karakterine ve fiziksel kriterlere dayanmayan izlerle kaplı muhteşem bedenine yöneliyorsun. Valium mavisiyle seviyorsun herhangi bir karşılık beklemeden; isteyebileceğin tek şey, öznel bir parmak izi bırakmaktır belki vücudunda. O da olmasa da olur zaten...
Herhangi bir yerde karşılaşma umuduna ya da aramaya zemin hazırlayamiycak şekilde hissedebildiğim/hissettirildiğim aşk budur. "Onun gibi olamadığım için" ya da "bana benzediği için" türündeki egoizm merkezli bir duygu değil bu anlatmaya çalıştığım şey, öncekiler gibi değil.. Nedenlerime dair sunduğum maddeler, yalnızca dostluğumu tanımlamaya yeterli olup daha özgürüne gidemiyorken; fazlası adına da "için"lere gerek duymuyorum.
Hiç dokunamadığımdan dolayı özleyememek ve bunun boşluğunu hissetmek fazlasıyla ağır aslında... Rujunun taşırılmasıyla kanayan dudaklarındaki renk karmaşasını bizzat görmem ya da yanına uzanıp, yüzünü kendi cinsiyetsizliğiyle son kez öpmem bir şeyi değiştirmiyor; zira gerçeklik algısı burda beklenen son şey..Onu hiç kimseyi sevmediğim kadar çok seviyorum, hepsi bu. Teşekkür ederim her şey için.


Ayrıca kitaptaki bir söz de beni kendimden geçirmeme yetiyor:


sevdiğiniz ve sizi seven kişi asla ve asla aynı kişi değildir.
 
You're my disco,playing on the radio. | TNB