Subscribe News Feed Subscribe Comments

Nerede kalmıştık? Amsterdam'ı anlatıyordum, her ülkenin mutfağından bulabilirsiniz rahatlıkla. İtalyan restoranı,meksika restoranı ve özellikle endonezya yemekleriyle dolu yerler vardı. Hollandalıların peynirleri çok güzel. Öğle yemeklerimizi marketten aldığımız hollanda peynirleriyle ve hazır salatalarla sandviç hazırlayarak geçiştirdik mesela. Adamların fazla hormonlu meyve/sebzeleri yok. Bizimkilerle karşılaştırırsak gerçekten tatları farklı ve güzel. Elimize haritayı alıp bol bol yürüdük. Madame Tussauds'ya gittik, Amsterdam Tarih Müzesine gittik falan filan. Kaldığımız günlere tüm müzeleri sığdıramadık, Van Gogh Müzesi ve Anne Frank'ın evine de gittik.Bir de Heineken Fabrikası. Çok eğlenceliydi bence. Adım adım biranın yapılışını gösteriyordu, eski kazanların içinde film oynatıyorlardı.Daha çok şey anlatacağım ama hepsini aklıma geldikçe yazıyorum.
Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hala evlerini koruyabilmiş Hollanda halkı. Bizde olsa eski evleri yakıyorlar ki yerine yenileri inşa edilsin.. Eski apartmanların iç yapıları da aynı kaldığı için taşınma problemleri oluyormuş. Merdivenler ufak ve dik olduklarından ve asansör olmadığından problem olabiliyormuş.
Vişneli kolayı çok seviyorum belki önceki yazılarımda da bahsetmişimdir. Türkiye'ye gelse vişneli kola hastası olabilirim. Orada hemen markete girer girmez kolalara koştum burada da vişneli var mı acaba? diye.
Hımm en önemlisi orada coffeshoplar vardı, spacecake ve her kaliteden ot bulunabiliyor. Ancak mantar arıyorsanız central station yakınlarında satılıyor. Tavsiye etmem, tadı keçi boku gibi. Yerken yanına çikolata falan alın ancak öyle yenilebiliniyor.Ayrıca tüm gece renkler,iskambil kağıtları,pastel boyalarla harikalar diyarına gitmek istemiyorsanız almayın :D Halüs harikalar diyarında.Spacecake'in tadı mükemmel ötesi. Bildiğin kakaolu kek. Bi etkisi de yok o kadar.
Adamların belediye simgesi süper : xxx. Bizimkiler ise cami. Mesela ankara'nın eti güneşi kalsa ne olacaktı ya? Bence camiden daha güzel olurdu. Adamlar herşeyi aşmışlar,üstüne simgeleri de xxx olmuş hahaha.
Bisiklet olayına geri dönmek istiyorum, bisiklet trafiği çok acayip. Bi bakıyorsun 50 bisikletli birden geliyor. Araba o kadar yok. Ön sepetine köpeğini koyan var, birsürü poşet taşıyıp aynı anda bisiklet sürebilen var.. Gerçi almanyada da bisiklet kullananlar var ancak burada daha fazla. Trafik mükemmel işliyor. Otobüsler,tramvaylar dakikası dakikasına durağa geliyorlar. Düzenlerine bayıldım, şu erasmus olayına başvurayım ilk tercihim hollanda olacak. Amsterdam üniversitesini gezdik hayran kaldık zaten. Bizim okuduğumuz üniversite değil, köy okulu. O derece yani.

ay em bek

Ben eve döndüm.Geçen 5 gün boyunca amsterdamdaydım.Oradan blog yazayım diye ne zaman hostelin bilgisayarını kullanmaya insem hep dolu oluyordu artık buraya kaldı. Birincisi fazlasıyla bisiklet trafiği var son günde bile alışamadık, araba o kadar yok yani. İkincisi, türkler neden çirkin bir ırk yahu? Avrupalılar taş gibi. Uzun boylular, minik burunlular. Gerçekten çirkiniz biz. Elflerin yanında orklar nası kalıyorsa öyleyiz bence. Kısa boyluyuz falan. Amsterdam mükemmel bir şehir. Bayağı düzenli, her yerden tramvay hatları geçiyor, trafik diye birşey yoktu. Varsa da bisiklet trafiği var. Kar yağıyor, adamlar azimle bisikletlerini sürmeye devam ediyorlardı.
Orada bi de gittiğim grupta yeni insanlarla tanıştım. Uzaylılar vardı uçaklılar vardı. İyi insanlardı.
Karıya gittik,ota gittik,kumarhaneye de gittik. Hahah. Red Light District turuna katıldık gezdik. Sex Museum'u gezdik ikinci gün mesela.
Şehir cidden güzel hala hayranım yani. Kiliselerin içi sanat galerisine dönüştürülmüş mesela. Bizim ülkede olsa yıkarlar. Yaklaşık olarak adamlardan hertürlü 100 yıl gerideyiz. Malesef.
Neyse anlatmaya devam edeceğim.

aktarma

Bugün ankaray a binerken ego kartımın -43'e düştüğünü farkettim. Zamlardan dolayı eksilere düştü yine. Neyse, aktarmalardan 50 kuruş almadan önce buna rağmen 45 dakika geçmeden otobüsten inip ankaray a binerken beleş basıp geçiyordum. Hadi deneyeyim, belki 50 kuruş düşmez aktarmadan, dedim. Okuttum ego kartımı kırmızı ışık yandı böyle OKUNMADI OKUNMADI diye yazı geçiyor o an evet tam o an çantamı ders notlarımı yere atıp güvenlik kameralarına oynayıp IRRRRISSBI ÇOCUĞU MELİH GÖKÇEEEĞK diye bağırmak istedim. Tam o an. Herkesin beni alkışlamasını istedim bi de.
Bazen denk geliyorum, otobüse binenler aktarma yapıyorlar 50 kuruş düşüyor ilk defa farkına varanlar oluyor 1 ocaktan beri hiç otobüse binmemiş mesela. O insan da sinirleniyor işte akpli belediye başkanı olursa olacağı bu diye. Yazık bi teyze vardı bugün, kalabalık otobüse bindi, tam arkamızdan boş bi otobüs bindi, gideceği yere gidiyordu. Şöföre diyor "şimdi aktarmadan 50 kuruş düşücek inip tekrar binersem boş otobüse" diye. Ayıp yahu. Neyse gerçi dava açılmış zamlar geri çekilecek mi bilemiyorum ama güvenlik kameralarına karşı kendi kendime sinirlenmeyi bugün çok istedim. Görsün ankaralıyı ne hale getirdiğini diye. Bi de tam finale giricem final öncesi başıma bela almayayım dedim. Güvenlikler götürür falan. Aman yani.

final kafaları.

Kaplumbağa tavşan hikayesini bilir misiniz?
Finallerin özeti budur.

Halim içler acısı şu an. Geçen aylarda dolgu yaptırırken dişçi yanlışlıkla sinirimi delmişti -veya öyle bişey olmuş teknik terimleri bilmiyorum her ne boksa.- "eğer sızlama olursa gel kanal tedavisine başlayalım" demişti. son 15 gündür ağrıdan sızıdan ölüyorum, tatlı ne yesem ağlamaya başlıyorum bi yandan da dişçiye gitmeye üşendiğim için ve zamanım olmadığı için randevu almıyorum. finaller başlıyor, sonrasında ankarada olmayacağım, hatta ülke sınırları dahilinde olmayacağım, tedavi ne kadar gecikirse o kadar da acı çekicem. bi de kanal tedavisi çok pis bişeymiş ondan da korkuyorum.
Son günlerde zamandan fedakarlık yapmak istemiyorum ders olsun ya da yararıma yapılacak herhangi bişey (dil kursu vs..) öküzlemesine boşlamış durumdayım. hatta öyle ki dil kursuna yenileme kaydı yaptırmadığım için içim rahatladı. Bana kalsa arkadaşlarımla buluşayım, zaten ketçap da geliyor, konuşayım, günüm onlarla geçsin ama diğer şeyler umrumda değil. Bu haftasonu spora gitmedim diye müthiş bi vicdan azabı çekiyorum. Telafisini bugün yapmaya başlayacağım bakalım. Dün spora gitmedim diye tunalıya yürüdüm. Sonra eah, eve geçeyim ya ne tunalısı finaller? diyip eve döndüğümde uyuyakaldım.
İşte böyle günüm az sayıda beni anlayabilen insanlarla geçsin istiyorum. "geri kalan hepiniz malsınıaaaz." diğerlerine kendini anlatmak zorunda olmak falan bi de karşındaki embesilse (okulda 100 embesille birlikte aynı havayı solumayı geçiyorum artık.) yandınız.

yılın ilk yazısı. ben naptım yeniyıla güzel girdim. gülerek girdim. bence bu sene güzel olcak. neyse onu geçtim finaller var. bi de çok yoruluyorum ben blog. koşturmaca. kim koşturmuyor ki zaten. bişeyler daha yazcaktım da bi de ezilen kedi için şiir yazmıştım telefonuma kaydetmiştim geçen gün canı beklerken. yayınlasam mı bilemedim aman neyse.iyi yıllar falan.
 
You're my disco,playing on the radio. | TNB